Fransız Başbakanı François Bayrou’nun sözde “göçmen akını” konusundaki ifadeleri, son zamanda Fransız siyasi manzarayı sarsmıştır. Bu açıklamalar, Catherine Wihtol de Wenden ve François Héran gibi tanınmış uzmanlar tarafından incelenmekte olup, politik söylem ile göç verileri arasındaki uçurumu vurgulamaktadır. Fransa’da yalnızca %8,2 yabancı yaşarken, “göçmen akını” kavramı daha çok bir retorik araç olarak görünmektedir. France 24’te yayınlanan bu tartışma, durumu genel olarak kaynayan fakat bilimsel temeli olmayan bir his yerine, gerçekler üzerinden anlamaya çalışmaktadır.
Göçmen akını: efsane mi gerçek mi?
“Göçmen akını” terimi, son zamanlarda politik açıklamalarla yeniden gündeme gelmiş olup, doğruluğunun sorgulanmasını gerektirmektedir. Bu his, kamuoyunda sıkça dile getirilse de, Fransa’daki göç gerçekleri ile örtüşmemektedir. Aslında, ülkedeki kişilerin yalnızca %8,2’si yabancı olup, bu oran, diğer Avrupa ülkeleri ile karşılaştırıldığında, “göçmen akını” teriminin alarm verici bir şekilde kullanılmasını haklı kılmamaktadır. Catherine Wihtol de Wenden’in belirttiği gibi, CNRS araştırmacısı, göç akışlarını böyle nitelendirmenin, özünde politik bir hesaplama olduğunu ve gerçek bir analiz olmaktan çok uzak olduğunu ifade etmektedir.
C. Wihtol de Wenden ve F. Héran’dan Aydınlatmalar
France 24’teki bir tartışmada, araştırmacılar Catherine Wihtol de Wenden ve François Héran, “göçmen akını” kavramını dikkatlice sorgulamışlardır. Verilerin, son yıllarda göçte bir istikrar gösterdiğini vurgulamaktadırlar. Onlara göre, bu terimin kullanımı bir manipülasyon olup, gerçek göç meselelerinden dikkatleri dağıtmaktadır. Gerçekte, çoğu göçmen toplumda başarılı bir şekilde entegre olmakta ve Fransa’nın sosyal yapısına aktif bir katkı sağlamaktadır, bu da kontrolsüz bir artış olduğu algısını sorgulamaktadır.
Siyasi ve sosyal sonuçlar
Öyleyse, kamu tartışmasında böyle bir dili benimsemenin sonuçları nelerdir? Araştırmacılar, bu retoriğin daha kısıtlayıcı göç politikaları oluşturulmasına zemin hazırladığını belirtiyor, oysa ülkenin aktif nüfus ve kültürel çeşitlilik açısından gerçek ihtiyaçlarını dikkate almamaktadır. “Göçmen akını” söylemi bu nedenle, korku ve dışlanma duygularını pekiştirerek, daha açık bir topluma yönelik ilerlemeleri yavaşlatma riski taşımaktadır; bu da bilimsel ya da sayısal herhangi bir temele dayanmamaktadır.
Thank you!
We will contact you soon.