Yıllar içinde, her iki tarafın siyasi arenalarında göç karşıtı bir retorikle işaretlenmiş konuşmalar önemli ölçüde etkili hale geldi. Fransa’da, Ulusal Cephe gibi partilerin yükselişi, göç tartışmasının oyları nasıl etkileyebileceğini ve siyasi manzarayı nasıl yeniden şekillendirebileceğini göstermiştir. Diğer tarafta, Amerika Birleşik Devletleri’nde, göçle ilgili endişeler, özellikle Cumhuriyetçi tarafında, birçok seçmen için merkezi bir konu haline gelmiştir. Bu eğilim, 2015 yılındaki göç aciliyeti gibi kriz dönemlerinde daha da kötüleşmiş, hem politika hem de kamuoyunda çeşitli tepkileri tetiklemiştir. Medya, bu endişeleri artırmada kritik bir rol oynayarak bu konuşmaların normalleşmesine kısmen katkıda bulunmaktadır. Böylece, ulusal egemenlik ve göç akışlarının yönetimi gibi merkezi sorular ortaya çıkmış, her ülke bu olguyla karşı karşıya kalırken kendi benzersiz yasama çözümlerini benimsemiştir.
Pek çok ülkede, göç karşıtı siyasi söylemlerin rahatsız edici bir şekilde sıradanlaştığı görülmektedir. Fransa’da, bu olgu, göçmenlerin statüsünü tanımlamaya yönelik yasama politikalarından kaynaklanmaktadır ve bu, Avrupa’da oldukça benzersiz bir yaklaşımdır. Özellikle Ulusal Cephe, bu temalar üzerinden uzun süre kazanç sağlamıştır, özellikle 2015 göç krizi gibi dönüm noktası olan dönemlerde.
Amerika Birleşik Devletleri’nde, göç sorunu, kamuoyunda önemli bir yer tutmakta ve özellikle Cumhuriyetçi seçmenleri etkilemektedir. Bu sorun, medya tarafından artırılmakta, bu konulara artan bir yayın süresi ayrılmakta ve bazen aşırı sağın lehine olmaktadır. Bu dinamikler, diğer ülkelerde de görülen belirgin bir milliyetçi dönüşümü yansıtmaktadır, örneğin İsveç’te.
Ekonomik ve sosyal açıdan, göçün etkileri çeşitlidir. Amerika Birleşik Devletleri’nde, göç, inkâr edilemez bir ekonomik motor işlevi görmekteyken, Fransa’da uygulanan politikalar genellikle tartışmalara açıktır ve mitlerle gerçekler arasında salınmaktadır.
fransa’da göç karşıtı söylemlerin yükselmesi
Fransa, göç konusunu ele alış biçimi ile dikkat çekmektedir. Fransız göç politikasının, komşu Avrupa ülkelerinden farklı bir yasama isteği ile belirginleştiği sıklıkla görülmektedir. Bu olguyu farklı partilerde görmek mümkündür, ancak özellikle Ulusal Cephe içinde, 1983 yılı belirleyici bir dönüm noktası olarak öne çıkmaktadır. Bu siyasi parti, göç karşıtı söylemi temellerine yerleştirerek, kamuoyunu güçlü bir şekilde etkilemiş ve özgül siyasi aksiyonları motive etmiştir. Böylelikle, zamanla, göç, siyasi arenada bir çatışma ve bölünme teması olarak hapsolmuştur.
amerika birleşik devletleri’nde siyasi sapmalar
Göç meselesi, Amerikan politikasında da önemli bir çekişme noktası olmaktadır. Daha sıkı kısıtlamalar lehine konuşmalar güçlenmiş ve artan güvenlik endişeleri ile beslenmiştir. 2024 yılında, göç tartışması Amerikan başkanlık seçimlerinde kaçınılmaz hale gelmiş, Cumhuriyetçi parti içinde göç karşıtı görüşlerin yükselişine işaret etmiştir. Bu eğilim, TV5 Monde‘ün detaylı analizlerinde net bir şekilde vurgulanmaktadır. Cumhuriyetçiler ve Demokratlar arasında belirgin bir bölünme ortaya çıkmakta, Cumhuriyetçi seçmenlerin %76’sı göçü en büyük endişe olarak göstermekte, bu da ülkenin iç politikasında önemli soruları gündeme getirmektedir.
ekonomik ve sosyal sonuçlar
Göç karşıtı söylemler, hem ekonomik hem de sosyal anlamda önemli etkiler taşımaktadır. Paradoxal bir şekilde, Amerika Birleşik Devletleri’nde, göç bazı ekonomistler tarafından ekonomik dinamizmin gerekli bir motoru olarak görülmektedir. Green Finance‘e göre, göç, iş gücünü artırarak ve becerileri çeşitlendirerek büyümeyi desteklemekte, bu da rekabetçi bir ekonomiyi sürdürmek için önemlidir. Fransa’da, bazıları ulusal egemenlik kaybından korkarken, diğerleri bunu kültürel ve demografik zenginleşme fırsatı olarak görmekte. Yine de, Ulusal Birlik gibi göç kontrolü üzerine odaklanan siyasi söylemler genellikle sosyal gerginlikleri artırmakta, tartışmayı sıklıkla kutuplaştırıcı yaklaşımlara yönlendirmektedir.
Thank you!
We will contact you soon.